BND Scope: 11. Sayı - İşsizlik ve Enflasyon Arasında Faiz İndirimi
Fed’in faiz indirimi yeni fırsatlar kadar yeni riskler de doğuruyor. Çin’den kopmak yerine çeşitlendirme stratejileri, EV pazarında hızlanan rekabet ve biyoteknoloji yatırımları Eylül’ün gündemini belirledi. Türkiye’den yatırımcı için mesaj net: riskler artıyor ama doğru pozisyon alındığında fırsatlar da büyüyor.
9/20/20254 min oku


Eylül ayı ABD ekonomisi ve küresel ticaret açısından kritik gelişmelere sahne oldu. Fed’in faiz indirimine gitmesi, işgücü piyasasında yaşanan tarihi revizyon, stagflasyon tartışmaları ve yatırımcı güvenindeki dalgalanmalar önümüzdeki dönemin seyrini belirleyecek. Aynı zamanda küresel tedarik zincirlerinde Çin’e bağımlılığın sorgulandığı, ABD’de elektrikli araç rekabetinin hızlandığı ve dev şirketlerin milyar dolarlık yatırım kararlarının gündeme oturduğu bir ay oldu.
Faiz İndirimi, Zayıflayan İşgücü ve Stagflasyon Kaygısı
ABD ekonomisinde son haftalarda üst üste gelen veriler tabloyu netleştirdi. BLS(The Bureau of Labor Statistics), Mart 2025’e kadar olan dönemde, 1 yılda 911 bin daha az istihdam sağlandığını açıkladı. Bu tarihe en büyük revizyonlarından biri olarak geçti. Başkan Trump’ın kısa süre önce BLS Başkanı’nı görevden almasıyla kurumun bağımsızlığı tartışılır hale gelmişken, bu veri güven sorununu daha da büyüttü.
Üstüne Ağustos’ta tüketici enflasyonu %2,9’a çıkarken işsizlik yardımı başvuruları son dört yılın zirvesine tırmandı. Böylece ekonomi “stagflasyon” sinyalleri vermeye başladı: büyümenin yavaşladığı, işsizliğin arttığı ama fiyatların da hâlâ yukarı gittiği bir dönem. Bu noktada Fed’in önündeki denklem çok netti: faiz indirirse işsizliği hafifletme şansı vardı ama aynı anda enflasyonu da körükleme riski bulunuyordu.
Çarşamba günü Fed kararını verdi ve dokuz ay aradan sonra 25 baz puanlık indirime gitti. Powell’ın indirim ile ilgili açıklaması netti: “Zayıflayan iş gücü piyasasına destek olmak.” Ancak bu indirim piyasaların tansiyonunu düşürmeye yetmedi; borsalar kısa süreli yükselişin ardından günü ekside kapattı.
Şimdi gözler yeniden “nakit duvarı” tartışmasında: para piyasası fonlarında 7,6 trilyon dolarlık devasa bir nakit bulunuyor, bu para faizler düştükçe riskli varlıklara kayar mı? Wall Street’te bu ihtimal konuşulsa da analistlerin çoğu fonların büyük kısmının kurumsal oyuncular tarafından tutulduğunu ve piyasaya sınırlı dönüş olacağını savunuyor.
Tahvil cephesinde ise yatırımcıların güvenli liman arayışı öne çıkıyor: iki yıllık getiri 2022’den bu yana en düşük seviyeye inerek, 10 yıllık %4’ün altına geriledi. Bu da piyasaların “daha düşük büyüme, daha fazla Fed indirimi” beklentisini güçlendirdiğini gösteriyor.
Fed’in faiz indirimi süreci, zayıflayan işgücü piyasası ve yukarı yönlü enflasyonla birleşince, ABD ekonomisi aynı anda üç cephede baskı altında: işsizlik, fiyatlar ve yatırımcı güveni. Önümüzdeki dönemde Fed’in atacağı adımlar kritik olacak.
Çin’den Kopmak mı, Tedariği Çeşitlendirmek mi?
Şirket yöneticileri son dönemde aynı şeyi söylüyor: “Çin’de kalalım ama tek bacakla yürümeyelim.” AmCham Shanghai’nin anketine göre ABD’li şirketlerin %47’si yatırımlarını başka ülkelere kaydırmış durumda. İlk durak Güneydoğu Asya, ardından Hindistan; ABD ve Meksika ise üçüncülüğü paylaşıyor. Bunun sebebi ise açık: ABD’nin Çin’e uyguladığı %58’lik, Çin’in ABD’ye uyguladığı %33’lük tarifler. Ancak genel tutum Çin + 1 olarak adlandırılan, Çin’den vazgeçmemek ama alternatif tedarik kanalları oluşturmak şeklinde.
Tarımda ise yeni tarifeler marjları daraltıyor. ABD’de depo/dağıtım kurmuş bazı yabancı yatırımcılar tahkime başvurmayı düşünseler de ABD’nin bugüne kadar hiçbir “yatırımcı–devlet” uyuşmazlığında kaybetmemiş olması sürecin sonunda sonuç almanın zor olacağını gösteriyor.
Bu hafta en çok tartışılan gelişmelerden biri de Hyundai’ın batarya tesisinde yüzlerce Koreli çalışanın gözaltına alınması oldu. Bu olayın ardından Güney Kore’den, “Bu şartlarda yatırımlar yavaşlar.” Çıkışı geldi. Hyundai bu durumun üretimde 2–3 aylık bir gecikmeye sebep olmasını bekliyor. Bu olay, ise ABD’ye verilen milyar dolarlık yatırım sözlerinin aslında ne kadar hassas dengelere bağlı olduğunu hatırlatıyor.
Genel Değerlendirme
Eylül ayı verileri ve şirket haberleri, ABD ekonomisinin aynı anda hem kırılganlık hem de dönüşüm yaşadığını gösteriyor. Fed’in faiz indirimi yeni bir döngünün başlangıcını işaret ederken, ticaret savaşları ve küresel tedarik zincirinde yeniden yapılanma süreci devam ediyor. Sektörel cephede ise elektrikli araçlar, ileri imalat ve biyoteknoloji yatırımları ön plana çıkıyor. Türkiye’den yatırımcı için mesaj net: riskler büyüyor ama doğru alanlarda fırsatlar da hızla çoğalıyor.
Bu içeriğin İngilizce versiyonunu okumak için buraya tıklayın.
BND Consulting olarak, yatırım kararlarınızı destekleyecek içgörü ve stratejik yaklaşımlarla yanınızdayız. Sorularınız için her zaman buradayız.

EV Rekabeti, Apple Dalgası, Biopharma Yatırımları
Elektrikli Araç(EV) pazarında rüzgâr tersine döndü. Tesla’nın ABD pazar payı %38’e geriledi — bu rakam 2017’den bu yana en düşük oran. Toplam EV satışları %14 artarken Tesla %3,1’de kaldı. Hyundai–Kia–Toyota–Honda’nın agresif stratejileri oyunun kurallarını değiştiriyor. Mesaj net: model ve fiyat çeşitliliği olmayanın payı eriyor.
İmalat tarafında Apple dev bir hamleye hazırlanıyor: 4 yılda 600 milyar $ yatırım, 79 tesis. ABD’de 400 bin açık, doldurulamamış imalat pozisyonu var; yani bu dalga özellikle ara bileşen, otomasyon ve dijitalleşme tarafında daha çok hissedilecek. Bu durum tedarik zincirinin yeniden şekillenmesi anlamına geliyor.
Sağlık sektöründe, GSK ABD’ye 30 milyar $ yatırım yapacak. Bunun 1,2 milyarı biyoproses ve yapay zekâya olacak. Pennsylvania’da yeni bir biyolojik ilaç tesisi, diğer eyaletlerde ise tesislerin modernizasyonu yapılacak. Büyük ilaç devleri AR&GE ve üretimlerini ABD’ye çekiyor. Bunun sebebi ilse hem tedarik güvenliği hem de fiyat baskısı.