BND Scope: 15. Sayı - Kapanma Sona Erdi, Fed Aralıkta Yeniden Faiz mi İndirecek?
Kasım ayında ABD ekonomisi üç büyük eksenin kesişiminde seyretti: Tarihi hükümet kapanmasının yarattığı veri körlüğü, Fed’in Aralık için verdiği güçlü faiz indirimi sinyali ve Washington’ın tarifeleri yatırım çekme aracına dönüştürdüğü yeni sanayi stratejisi. Buna paralel olarak teknoloji devlerinin yüz milyarlarca dolarlık yapay zekâ ve enerji yatırımları, ülke ekonomisinin giderek “yeni nesil altyapı” etrafında şekillendiğini gösteriyor.
11/15/20255 min oku


Kasım ayı, ABD ekonomisinin aynı anda üç farklı eksende şekillendiği bir dönem oldu. Ön planda, tarihin en uzun federal hükümet kapanmasının yarattığı veri körlüğü ve ekonomik tahribat vardı. Bu sisli ortamın içinde Fed, Aralık ayında faiz indiriminin güçlü bir seçenek olduğunu açıkça sinyallendirerek para politikasında yeni bir döneme işaret etti. Tüm bunlar yaşanırken sahnenin arka planında, Washington’ın tarifeleri yatırım koparmanın aracı olarak kullandığı yeni sanayi stratejisi ve teknoloji devlerinin yüz milyarlarca dolarlık AI–enerji yatırımları ABD ekonomisinin uzun vadeli yönünü belirleyen ikinci ve üçüncü eksen olarak öne çıktı. Böylece Kasım, hem kısa vadeli belirsizlikleri hem de uzun vadeli yapısal dönüşümü aynı anda görünür kılan kritik bir ay hâline geldi.
Fed’den Yeniden Faiz İndirimi Sinyali
Tarihin en uzun federal hükümet kapanmasının sebep olduğu veri körlüğü ekonomiyi sis perdesine bürürken, Fed bu olağanüstü ortamda Aralık ayında faiz indiriminin güçlü bir seçenek hâline geldiğini açıkça işaret ediyor. Kritik verilerin haftalardır gelmediği bu ortam normalde Fed’i daha temkinli olmaya zorlardı; ancak Fed Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Cook’un açıklamaları, merkez bankasının iş gücü piyasasındaki zayıflamayı ve finansal koşullardaki sıkılaşmayı artık göz ardı edemediğini gösteriyor. Kapanma kaynaklı belirsizlik altını zirvelere taşırken, Fed’in finansal istikrar değerlendirmesi de yüksek varlık fiyatlamalarının üzerine yavaşlama riskinin gölge düşürmeye başladığını ortaya koyuyor. Kapanmanın sona ermesinden hemen önce gelen bu mesaj, Fed’in veriler akmasa bile ekonomiyi gereğinden fazla sıkmanın daha ağır sonuçlar doğurabileceğini düşündüğünü gösteriyor. Bu açıklamalar, Aralık toplantısında Fed’in yalnızca faiz değil, ihtiyaç hâlinde diğer politika araçlarında da daha proaktif davranabileceğinin sinyali niteliğinde.
Sonuç:
Kasım ayı, ABD ekonomisi açısından aynı anda üç farklı gerçekliği ortaya koydu. Birincisi, hükümet kapanmasının yarattığı veri körlüğü hem Fed’in karar alma sürecini hem de iş dünyasının planlamasını zorlaştırarak ekonomide görünmez bir baskı oluşturdu. İkincisi, Fed’in Aralık için verdiği güçlü faiz indirimi sinyali, merkez bankasının artık yavaşlamayı daha fazla öteleyemeyeceğini ve gerektiğinde proaktif davranacağını gösterdi. Üçüncüsü ise Washington’ın tarifeleri yatırım çekme aracına dönüştüren stratejisi ve teknoloji devlerinin benzeri görülmemiş ölçeklerdeki AI–enerji yatırımları, ABD ekonomisinin uzun vadeli yönünün giderek daha belirgin biçimde yeni sanayi politikası + yapay zekâ altyapısı ekseninde şekillendiğini ortaya koydu. Tüm bu gelişmeler birlikte okunduğunda, Kasım ayı ABD ekonomisinin hem kısa vadeli risklerini hem de uzun vadeli dönüşümünü aynı anda görünür kılan bir dönemeç olarak öne çıkıyor.
Bu içeriğin İngilizce versiyonunu okumak için buraya tıklayın.
BND Consulting olarak, yatırım kararlarınızı destekleyecek içgörü ve stratejik yaklaşımlarla yanınızdayız. Sorularınız için her zaman buradayız.

Kapanma Sona Erdi, Hasar Büyümeye Devam Edecek mi?
Washington’daki siyasi gerilimin tetiklediği tarihin en uzun federal hükümet kapanması, ekonominin neredeyse her köşesinde sessiz ama derin bir hasar bıraktı. Kapanma 40 günü aşarken 1,25 milyon kamu çalışanı maaşsız kaldı, tüketici harcamaları düştü, 7.500’den fazla uçuş iptal edildi ve seyahat–hizmet sektörü milyarlarca dolarlık kayıplarla sarsıldı. Kongre Bütçe Ofisi, bu sürecin büyümeyi yaklaşık 1,5 puan aşağı çekebileceğini ve kaybın bir kısmının telafi edilemeyeceğini belirtiyor. 43. günde imzalanan anlaşma kapanmayı bitirmiş olsa da eklenen tartışmalı maddeler, 2026 seçimine doğru siyasi gerilimin azalmak yerine artacağını ve yeni kapanma riskinin tamamen ortadan kalkmadığını gösteriyor. Bu süreçte yatırımcılar resmi verilerin yokluğunda Revelio Labs gibi özel kaynaklara yönelmek zorunda kaldı; ancak bu veriler hem daha oynak hem de Fed için yeterince güvenilir değil. Özel sektör verilerine göre Ekim’de görülen 9.100 kişilik istihdam kaybı ekonominin yavaşladığını işaret etse de resmî BLS verileri olmadan tablo tamamlanmış değil. Kapanma uzadıkça yalnızca veri karanlığı değil, iş dünyasında planlama yapılamaması ve yatırım kararlarının ertelenmesi gibi etkiler de derinleşerek ABD ekonomisi için ciddi bir risk oluşturuyor.
Tarifeler Artık Ceza Değil, Yatırım Çekme Aracı
Kapanma ve belirsizlik gündemi meşgul etse de ABD ekonomisinin perde arkasında çok daha stratejik bir dönüşüm hızlanıyor: Trump yönetimi tarifeleri artık yalnızca korumacı bir araç değil, doğrudan yatırım çekmenin bir pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Strateji net: Önce tarifeleri yükselt, ardından “Amerika’ya yatırım yaparsan indiririm” mesajını ver. Kasım ayında yaşanan üç önemli gelişme bu yaklaşımın sistematik biçimde uygulandığını gösterdi. En çarpıcı örnek ABD–İsviçre anlaşmasıydı; Washington ortalama %39’a çıkardığı tarifeyi %15’e ancak İsviçre’nin 2028’e kadar 200 milyar dolarlık ABD yatırımı sözü vermesi karşılığında düşürdü. Bu sermaye ilaç, biyoteknoloji, altın rafinerisi ve demiryolu ekipmanı gibi stratejik alanlara akacak. Aynı dönemde CNH Industrial, ABD’deki üretim ve Ar-Ge tesislerine 5 milyar dolar yatırım açıkladı ve tedarik zincirini daha fazla ülke içine taşıdı. U.S. Steel ve Nippon Steel ise 11 milyar dolarlık modernizasyon planıyla çelik tesislerini verimli ve rekabetçi hâle getirmeyi hedefliyor. Bu gelişmeler ABD’nin tarifeleri artık ticaret savaşının rastgele bir aracı olarak değil, yatırım koparan bir sanayi politikasının çekirdeği olarak kullandığını ve üretimin ülkeye dönüşünün kalıcı bir stratejiye dönüştüğünü net biçimde gösteriyor.
Kasım ayında teknoloji devlerinden gelen üç büyük hamle, ABD’nin yapay zekâ altyapısını yalnızca bir teknoloji yatırımı olarak değil, ulusal ölçekte bir sanayi politikası olarak konumlandırdığını gösteriyor. İlk olarak 3 Kasım’da, OpenAI–Amazon anlaşması duyuruldu: OpenAI, önümüzdeki yedi yıl boyunca Amazon Web Services’ten toplam 38 milyar dolarlık computing gücü satın alacak. Bu yalnızca şirketin Microsoft bağımlılığını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin AI altyapısına yönelik uzun vadeli trilyon dolarlık taahhüt zincirinin yeni bir halkasını oluşturuyor. Ardından 11 Kasım’da, Meta ABD genelinde yeni nesil veri merkezleri ve yapay zekâ altyapısına 600 milyar dolarlık yatırım açıkladı ve bu programı “ülke çapında büyüme motoru” olarak tanımladı. Hemen ertesi gün, 12 Kasım’da, Google veri merkezlerinin artan elektrik ihtiyacını güvence altına almak için TotalEnergies ile anlaşarak Ohio’daki Montpelier güneş santralinden 15 yıl boyunca 1,5 TWh elektrik satın alacağını duyurdu. Bu üç gelişme birlikte okunduğunda tablo netleşiyor: Yapay zekâ artık yalnızca model geliştirme değil, devasa computing kapasitesi + sürdürülebilir enerji + yerli veri altyapısı üçlüsü üzerine kurulu yeni bir endüstri düzeni. ABD bu hamlelerle geleceğin AI ekonomisinin merkezini kendi topraklarında tutmakta kararlı olduğunu gösteriyor.
